Depresyon psikiyatrik hastalıklar arasında en sık görülenlerden birisi olup tüm tıbbı durumlar arasında yeti yitimine en çok sebep olan hastalıktır. Istatistikler, yaşam boyu görülme sıklığını %3 ile %12 olarak göstermiştir. Bunlara ek olarak tüm depresyonların %70 yineleme olasılığı var olmakla birlikte tekrarlanmış olması tekrarlama olasılığını ve sıklığını arttırmaktadır. Bu sebepten dolayı amaç ilk olarak depresyonun önlenmesi olmalıdır. Eğer bu mümkün değil ise atak sayısını (yineleme sıklığını) minimuma indirmememiz gerekmektedir.
Tanı ölçütleri
Klinik Görünüm: Depresyonda gözlenen klinik belirtiler şu şekilde sınıflandırılabilir:
Çökkün duygudurumu:Depresyonun temel özelliklerindendir. Depresif bozukluk tanısının konulabilmesi için depresif duygudurum ve ilgi kabı/zevk alamamama belirtilerinden en az biri- nin mevcut olması gereklidir. Çökkün duygudu- rumu (disfori) kendini kederli ve elemli hissetme, mutsuzluk, hüzün, moral bozukluğu, umutsuzluk, karamsarlık, kendini boşlukta hissetme, sıkıntı hissi ile karakterize olabilir ve devamlılık gösterir. Çökkün duygudurumu olan bir kişi günlerinin ço- ğunluğunda ve günün büyük bir bölümünde yu- karıdaki belirtileri sergiler. Melankolik ve psikotik özellikli depresyonlarda çökkün duygudurumu daha ağırdır. Bazılarında öfkenin arttığı ve strese karşı toleransın azaldığı da gözlenebilir. Hastala- rın büyük bir kısmı da özellikle kendilerini sabah- ları çok karamsar, sıkıntılı ve çökkün hissederler. Depresyon ilerledikçe hastalar kendilerini günün tamamında kötü hissederler.
İlgi azlığı ve anhedoni: Çökkün duygudurum ya da ilgi azlığından en az biri bulunmadıkça dep- resyondan söz edilemez. Hastanın çevresine ve işine olan ilgisi azalır, daha önce zevk alarak yap- tığı etkinliklerden zevk alamaz hale gelir.
Sıkıntı hissi, bunaltı (anksiyete):Anksiyete depresyonun karakteristik bir özelliği olmamasına rağmen, klinik pratikte depresif duygudu- rumu ve ilgi azlığından sonra üçüncü sıklıkta iz- lenir. Bunaltı hissi, gerginlik, engellenmeye karşı tahammülsüzlük ve unutkanlık, sinirlilik artışı gibi belirtilerle kendini gösterebilir. Bunaltıya sık- lıkla çarpıntı, ağız kuruluğu, terleme, karın ağrısı ve ishal gibi bedensel yakınmalar da eşlik eder. Bunaltılı hastalarda baş ağrısı ve dönmesi de sık- lıkla izlenir. Ağır depresyonlardaki yoğun bunaltı kendini ajitasyon şeklinde gösterebilir ve klinik görünüme hakim olabilir. Anksiyetesi fazla olan depresif hastalarda tedavi yanıtı da düşük ol- maktadır (2).
Affektif anestezi: Ağır depresif hastalar aşırı acı verecek olaylara bile duygusal olarak tepki veremez hale gelebilirler.
Bilişsel bozukluklar:Akut dönemde özellikle dikkati odaklama, bellek, bilgi işleme süreci ve yürütücü işlevlerde bozukluklar ortaya çıkabil- mektedir. Tedaviye rağmen bilişsel belirtilerin devam edebildiği, kalıntı belirtiler olarak sürebil- diği birçok çalışmada vurgulanmıştır.
Düşünce süreci ve akışı: Düşünce akışındaki yavaşlama sonucu sorulara yanıt vermede zorluk ya da bazen yanıt verememe gözlenebilir. Bu zor- luk halsizlik ya da dikkati odaklamadaki zorluktan kaynaklanmaktadır. Melankolik depresyonlarda daha ağır olarak mutizm de görülebilir.
Düşünce içeriği:
Suçluluk-değersizlik fikirleri: Depresyon has- talarının yarısından fazlasında gözlenebilir. Ge-nellikle kendilerini suçlu hissedecekleri anılarını hatırlama eğilimindedirler. Bazı hastalarda suçlu- luk duyguları o denli yoğundur ki kendini cezalan- dırma amaçlı intihara kalkışabilirler. Benlik saygı- larındaki azalma sonucu değersizlik ve yetersizlik duyguları yaşarlar. Özellikle ağır depresyonlarda bu düşünceler hezeyan şeklinde izlenebilir.
Olumsuz düşünceler:Depresif hastalarda dünyayı, çevreyi, kendini ve geleceği olumsuz görme şeklinde olumsuz düşünceler olabilir. Has- talar yaşadıklarını olumsuz olarak algılar, bilişsel çarpıtmalarla bu düşüncelerini desteklerler.
Umutsuzluk:Depresif hastalarda bulunduk- ları dönem, şartlar ve özellikle de gelecekle ilgili umutsuzluk düşünceleri izlenir.
Kararsızlık: Depresyonda düşünce süreci ya- vaşlaması ve olumsuz düşünceler sebebiyle karar vermede zorluk ya da karar verememe gözlenir. Depresyon döneminde olumsuz düşünceler ve umutsuzluk ve karamsarlık gibi süreçler sonucu olaylara olumsuz yaklaşılır ve bu dönemde doğru karar verebilmek zorlaşır. Bu dönemde hastalara önemli kararlarını ertelemesi önerilir.
Hipokondriak uğraşılar ve ağrı:Hastaların yaklaşık 1/4’ünde hipokondriak uğraşılar görüle- bilir. Ayrıca hastaların %63 ünde de baş, boyun, bel, ense ya da eklem ağrıları gibi ağrı şikayetleri de olabilmektedir. Ağır depresyonlarda bu ağrı şikayetleri somatik hezeyan niteliği de alabilir. Özellikle yaşlı hastalar depresif belirtiler yerine somatik yakınmalar ile gelebilirler ve çoğu kez altta yatan depresyon atlanabilir (maskeli dep- resyon). Hipokondriak uğraşılar ne denli yoğunsa hastalığın gidişi ve sonlanışı da o denli olumsuz etkilenir. Ağır tablolarda bağırsaklarının çürüdü- ğü, çalışmadığı şeklinde hipokondriak sanrıların oluşturduğu kotard sendromu ortaya çıkabilir.
Obsesif ruminasyonlar ve fobiler: Hastalar çeşitli alanlardaki takıntılı ve genelde kendilerin- de suçluluk duygusu oluşturacak düşüncelerini takıntılı bir biçimde sürekli düşünür hale gelebi- lirler. Daha önceden var olan obsesif ya da fobik düşünceler de depresif dönemde artabilir.
intihar düşünceleri ve girişimleri:Depresif bozukluk intiharın en yüksek oranda görüldüğü psikiyatrik hastalıktır. Depresyonlu hastaların yaklaşık %75 inde pasif ölüm düşünceleri ve in- tihar düşüncesi bulunur. Tamamlanmış intihar otopsi sonuçlarında da %60 gibi depresif bozuk- luk belirtileri saptanmıştır. Özellikle melanko- lik depresyonlarda intihar oranı daha yüksektir. Depresif hastaların 1/3 ü girişimde bulunur ve %10 kadarı ölümle sonuçlanır. Kadınlarda intihar girişimi daha fazla iken erkeklerde tamamlanmış intihar oranı daha fazladır (2).
Konsantrasyon güçlüğü: Hastalar dikkatlerini odaklamada zorluk çekerler. Konsantrasyon güç- lüğü düşünce yavaşlaması ve psikomotor yavaş- lama nedeni ile olabileceği gibi bunlar bulunma- dan da gözlenebilmektedir.
Bellek bozukluğu:Unutkanlık ve hatırlamada güçlükler depresyonda sıkça gözlenir. Bellek bo- zukluğu hastalık şiddetiyle orantılıdır ve özellikle psikotik ile melankolik depresyonlarda daha sık- tır. Ağır depresyonlarda ve yaşlı hastalarda bellek bozukluğu demansla karışabilir (psödodemans).
Algı bozukluğu:Depresyonda nadiren de olsa sanrı ve varsanılar izlenebilir. Bunlar da genelde duygudurumla uyumludur ve suçlayıcı ya da inti- hara yönlendirici temalar içerir.
Dikkat bozukluğu:Depresyonda gerek istemli gerekse de istemsiz dikkat azalır.
BEDENSEL (VEJETATİF BELİRTİLER)
Enerji azlığı:Depresyonda sıklıkla enerji az- lığı, yorgunluk, halsizlik görülür. Açıklanamayan yorgunluk başlangıç belirtisi de olabilir. Bu belir- tiler tedaviye zor yanıt vermekte ve bazı hasta- larda kalıntı belirtiler olarak sürebilmektedir.
İştah azlığı-kilo kaybı/ iştah artışı-kilo alımı:
Yaklaşık %85 olguda iştah azalması ve kilo kaybı izlenirken, atipik depresyonda ise tersine iştah ar- tışı ve kilo alımı izlenir. Yiyeceklerden tat alamaz ve açlık hissetmezler. Depresyonda mide-barsak hareketleri de azalır ve kabızlık sıkça izlenir.
Cinsel istek kaybı: Depresyon başlangıç dönemlerinde belirir ve en geç düzelen belirtiler- dendir. Ayrıca antidepresan ilaçlar da benzeri tablolara yol açabilir (2).
Uyku düzensizlikleri: Depresyonda %90 ora- nında insomnia gözlenirken, %6-36 oranında hipersomnia bildirilmiştir. Polisomnografik ka- yıtlarda uykuya dalma süresinde uzama, tüm uyku süresinde azalma, uykuda sık bölünmeler ve erken uyanma, REM latansında kısalma, derin uykuda azalma ve ilk REM uyku süresinde uzama sıkça gözlenmiştir. Özellikle atipik depresyonlar- da hipersomni gözlenir ve çoğunlukla iştah artışı ile birliktelik gösterir. Bu olgularda bipolarite açı- sından dikkatli olmak gereklidir (2).
Sirkadien ritm bozuklukları: hem unipolar depresyonlarda hem de bipolar bozukluklarda sir- kadien ritm bozuklukları sıkça izlenmektedir
DAVRANIŞSAL BELİRTİLER
Psikomotor retardasyon: Depresif bozukluk- larda özellikle de genç hastalarda sıkça izlenen bir tablodur. Psikotik özellikli ve melankolik tipte daha belirgindir ve çoğunlukla toplumsal geri çe- kilme eşlik eder.
Psikomotor ajitasyon: Ajitasyon yaşanan sı- kıntı ve bunaltının motor dışa vurumudur. Ank- siyeteli depresyonun %46 vakada izlendiğinden söz edilmektedir. Ajite depresyonlar kadınlarda ve yaşlılarda daha sık izlenir. Depresyonda yoğun anksiyete ve ajitasyon intihar için de önemli bir risk etmenidir.